Bu Yazıyı Sesli Dinleyin
Yatırımcıların sabırsız olduğu bir gerçek ve bu durum, onlara haberlerin hızla ulaştırılmasını zorunlu kılıyor. Piyasa dinamikleri, son yıllarda enflasyon ve Federal Rezerv’in (Fed) para politikaları ile yakından ilişkili hale geldi. Etkin piyasa teorisi, tüm bilgilerin hızla varlık fiyatlarına yansıtıldığı bir çerçevede işliyor. Bu durum, yatırımcıların varsayımlarını ve hisse senetleri için ödemeye hazır oldukları fiyatları sürekli olarak güncellemelerini gerektiriyor.
Geçtiğimiz yılın Aralık ayında Federal Reserve’ün faiz toplantısının ardından hisse senetlerinin neden ani bir yükselişe geçtiğini anlamak bu perspektifle mümkün. Fed’in 2024 için düşük faiz öngörüsü, piyasalarda belirleyici bir etki yarattı. Ancak bu sürecin hiç de kolay olmadığına dikkat çekmek gerekiyor.
Federal Rezerv Guvernörü Christopher Waller’ın Brookings Enstitüsü’ndeki konuşmasında kullanılan iyimser ifadeler, bu durumu vurguluyor. Waller, “Dördüncü çeyrekte reel GSYİH’nin %1 ile %2 arasında büyümesi, işsizlik oranının hala %4’ün altında olması ve son altı aydır çekirdek kişisel tüketim harcamaları enflasyonunun %2’ye yakın olması bekleniyor. Bir makroekonomist için bu, ideal bir durum,” diyor. Aynı zamanda, sağlam makroekonomik koşulların Fed’e faiz indirimleri konusunda temkinli davranma fırsatı verdiğini belirtiyor: “Bu kadar hızlı hareket etmeye veya faiz indirimlerine başlamaya hiçbir neden göremiyorum,” dedi. Waller’ın bu görüşü, piyasaların Mart ayında ilk faiz indiriminin gerçekleşeceği yönündeki beklentisiyle çelişiyor.